Diyanet Sosyal Meselelere İlgili Siyasete Uzak Olsun – Araştırma
KONDA Araştırma Şirketi’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı Diyanet İşleri Başkanlığı Araştırması hem toplumsal bir uzlaşı hem de demokratikleşme beklentisini ortaya çıkardı. En önemli verilerden biri Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) muhafazakarlar ve modernler arasında ortak bir beklentiye cevap vermesi ve güven kaynağı olarak görülmesi, diğeri ise yine DİB’ye destek verenlerin yarıdan fazlasının kurumun çoğulculaşması gerektiğini düşünmeleriydi. Araştırmaya katılanların dörtte üçü DİB’yi İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarına dair işleri yürüten bir kurum olarak görürken dörtte biri devletin dini hayatı kontrol etmek için kurduğu siyasi bir kurum olarak görüyor. Siyasi görenler içinde hem muhafazakarların hem de modernlerin olduğunu unutmamak gerekir.
DİB’nin rolünü sorunsallaştıran eğitim düzeyi yüksek kesimin içinde hem muhafazakarlar hem de modernler var. Beklentilerdeki farklılıklar modernmuhafazakar ayrımından değil, eğitimyaş gibi demografik unsurlardan kaynaklanıyor. Dahası kurumun varlığının laikliğe aykırı olduğuna inananların sadece yüzde üç olması, DİB kültürünün Türkiye’de hemen her meselede görülen katı ideolojik ayrımların sirayet edemediği önemli alanlardan biri olduğunu gösteriyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri güven meselesi. Toplumun üçte ikisi DİB’ye duyduğu güvene ve memnuniyete paralel olarak, DİB’nin sosyal meselelere de karışmasını ama güncel siyasetten kesinlikle uzak kalmasını istiyor.
Uluslararası boyutta dinin marjinalize edildiği (IŞİD gerçeği ve İslamofobya tartışmaları) ve ulusal düzlemde dini bir söylem kullanarak devleti ele geçirmeye çalışan bir yapıyla yüzleşildiği bir dönemde Türkiye’de DİB’ye duyulan ihtiyaç ve güven, dinin araşsallaştırılmasına duyulan bir tepki olarak da okunmalı. Bu durum tepkisel bir sahiplenmenin dışavurumu olarak da düşünülebilirdi ancak Türkiye’deki devletçi refleksler hesaba katıldığında daha yapısal bir analizi hak ediyor. DİB’nin şimdiye kadar varlığı, duruşu, olaylara yaklaşımları ve çalışanlarının nitelikleriyle Türkiye siyasetinde koruduğu ağırlığının etkisi de hesaba katılmalı.
Sivilleşme talebi
Buna rağmen araştırmanın verileri DİB’nin organizasyonel yapısına ve işleyişine aynı oranda güven duyulmadığını gösteriyor. İşleyiş biçiminden ve yapısından “Kesinlikle memnunum” diyenlerin oranı yüzde 10 iken “Memnunum” diyenlerin oranı yüzde 56’da kalıyor. DİB’nin daha kapsayıcı olması gerektiğini, Müslümanların yanısıra diğer dinlere de hizmet vermesinin ve çoğulculaşmasının gerektiğini düşünenlerin oranı yarıdan fazla.
Spesifik meseleler olarak başkanın seçimle gelmesi, devlet bütçesinden daha az pay ayrılması ve vergilendirmenin isteğe göre yapılması beklentileri öne çıkıyor. Dolayısıyla araştırma bu beklentiler doğrultusunda kurumunun organizasyonuna ve işleyişine dair önemli bir sorgulamayı açığa çıkartıyor. Demokratikleşme beklentisinin çarpıcı olduğu meselelerden biri vaaz ve hutbelerin merkeziyetçi bir şekilde idare edilmesine büyük çoğunluğun itiraz etmesi. DİB’yi temsil eden din görevlilerinin daha özgür bir alanda faaliyet göstermeleri isteniyor. Burada dini öğretme görevinin tekelleşmesine duyulan tepkiyi ve DİB’nin bir nebze de olsa sivilleştirilmesi talebini görebiliriz.
DİB’ye bağlılığın altında yatan toplumsal refleksler karmaşık ve çok boyutlu. Buna rağmen çoğulculaşmadan yana eğilimlerin yüksek olması eğitim ve farkındalık düzeyinin arttığının önemli göstergeleri. Farklı dinlerin DİB çatısı altında toplanması ve özelde Aleviliğin DİB’de temsili gibi talepler bundan sonra daha da güçlenecektir. Toplumların gelişmişlik düzeyi yükseldikçe sekülerleşmenin artacağı, modernleşme teorisinin klasik beklentilerinden biridir. Bu beklenti uğruna DİB’yi laik düzenin ikilemi olarak görmek yerine ekonomik ve kültürel gelişmenin yarattığı beklentilere odaklanmak gerekir. Eğitim seviyesi düştükçe ve bireylerin yaşı arttıkça DİB’nin hizmetlerinden daha fazla yararlanıldığı ve işleyişe dair herhangi bir sorgulamanın yapılmadığı bilgisi yabana atılacak gibi değildir.